20 Haziran 2012 Çarşamba

Kelimenin terazisi...

       Çok uzaklarda bir gezegendesiniz. Bambaşka bir gezegen. Üzerinde senden başka bir hayat şekli yok. Tek sen varsın. Gökyüzü açık turuncu bir renk... Ve dizlerinize dek uzayan bitkilerle kaplı bir düzlüktesiniz. Hafif meltemde eriklere benzer bir meyvenin mayhoş kokusu... Yemyeşil bitkilerin arasında usulca yürüyorsunuz. Ayaklarınız çıplak. Toprak benzeri maddeyi hissediyorsunuz. Serinlik veriyor ve üzerinizdeki kötü enerjiyi emip bünyesinde yok ediyor. Rüzgârın ve göz alabildiğine uzanan yemyeşil çayırın hafif fısıltısı dışındaki sessizliği hissedin. Bitkilerin ellerinize dokunuşunu, rüzgârın yüzünüzü okşamasını hissedin. Uzaklarda bir ağaç görüyorsunuz, tek başına... Ve biraz sonra ufuktan iki yıldız yükseliyor. Anlıyorsunuz, bir çiftyıldızlı güneş sistemindeki bir gezegendesiniz. Çok şaşırıyorsunuz. Manzarayı seyre dalıyorsunuz. Huzur bütün zerrelerinizi kaplayan bir deniz gibi... Derinn bir nefes alıyorsunuz ve tebessüm yayılıyor yüzünüze... 

Rüyalar mı gerçektir yoksa dünya mı? Gerçekliğin rüyasına hoş geldiniz... 
         Şimdi, gözlerinizi kapatın ve bu okuduğunuz şeyleri hayal edin. Mümkünse yaslanın bir yere ve rahatlayın. Bu gezegenin karmaşasından, dışarıdaki insan seslerinden, kavgalardan, savaşlardan, kıyımdan, dedikodulardan, ikiyüzlülükten, yalancılıktan sıkılmışsanız tavsiye ederim. Deneyin. Özellikle üzerine kalkıp iki rek'at namaz da kılarsanız tefekkürün ne anlama geldiğini ve kelimelerin aslında üzerlerine mânâ elbisesini giydiğinde nasıl da ağırlaştıklarını görürsünüz. Ve ağır olan şeyler derindedir. Ve siz, ruhunuzu ne kadar derinleştirebilirseniz o kelimelerin mânâlarına o kadar yaklaşır ve o kadar huzura erersiniz. Huzuru bulmanız dileğiyle... :)  

2 yorum:

  1. Hissediyorsun biliyorum hissettiklerimi anlıyorsun.
    Yüreğine kalemine ruhuna sağlık :)

    YanıtlaSil
  2. :) OKUyan gözlerine, hisseden ruhuna sağlık... Tebessüm yüzünden eksik olmasın. Teşekkür ederim. :)

    YanıtlaSil